Ana içeriğe atla

İLK ÖYKÜ

                                             
                 


                      BİR BARDAK SU
                Aynanın karşısına geçip göğüslerime dokundum. Minicik! Dün Hülya sınıfta göğüs dedim diye güldü bana. Geri zekalı! Meme demeliymişim. Ne kadar ayıp. Ablamın göğüsleri kocaman, utanmıyor hiç. Sütyeni de belli. Babam ''Beyaz giymeyeceksin Beyza kulaklarını kopartırım'' dedi. Bence okulda süveterini çıkarıyor. Ben liseye başlayınca aynısını yapmam asla. Ne gerek var ki?
           Nenemin odasını geçip salona girdim. Annem dudaklarını sımsıkı kapatmış, birinin bebeğine yelek örüyor yine. Ablam sobanın en sevdiğim köşesine geçmiş, Ezelin eski bölümünü izliyor. İyi izlesin. Selena bitti zaten. Sobaya yaklaşıp güğümün içine daldırdığım ipi çektim. Elledim baktım, çikolata yumuşamış. İyi. Sıcak çikolatamı yavaş yavaş ağzıma sıkarken ablama mesaj geldi hep. Ne okuyorsa gömüldü iyice. Sırıtarak cevap yazıyor hızlı hızlı. 'Çıt çıt... Çıt çıt çıt...çıt' ''Mesaj mı geldi abla?  ‘’Hııı…’’ Kim yazmış? '' cevap vermedi şımarık! Ses etmedim. İki dakika bile yılan oynamama izin vermiyor artık. Birden kıymete bindi malı. Banyoya falan girerse çantasını karıştıracağım ilk. 
      ''Yaprak!'' ''Yapraaakk!'' Ha nene, geç kaldın, dedim içimden ''Yapraaakk!'' Anneme baktım. Kolları iki yana düşmüş, kucağında örgüsüyle öyle donuk donuk bakıyor halıya. Dudaklarını sıkmış yine. Ablam duysa şaşarım zaten! ''Hı nene, noldu?'' dedim odasının kapısından. ''Bir yudum su ver, yüreğim yandı'' dedi, tavanı izleyerek. Tülbenti de kaymış bu kez. İki bölük saçının ortası bembeyaz. Kulaktan gerisi kına turuncusu... Bir anda bana baktı! Hemen mutfağa koştum. Annem sabah sütün içine ekmek doğramıştı, yememiş. Duruyor öyle tabakta. Dayı’mların geldiği gün ablam ''Doktora götürelim, nolur anne'' dedi. ''Doktor ne yapacak ki?'' dedi annem de. Saçma! İştah şurubu diye bir şey var. Annem elma rendeleyip koyunca önüne, keçi gibi çiğner. Çenesi bir o tarafa bir bu tarafa gider. Bazen ben de yardım ederim neneme; ama tırnaklarını ben kesmem. Bir keresinde son gücümle bastırdım tırnak makasını, zor kırıldı tırnağı. Sonra pis bir koku geldi burnuma! Nefesimi tutup gücüm yetmiyor diye kaçmıştım odasından.
         Tekrar istemesin diye iyice doldurup indirdim suyu sehpasına. ''Aha nene.'' Başımı çevirip gidecekken gözüme bir şey çarptı. Şok oldum! Resmen burada unutmuş çantasını! ''Abla dedim ufaktan, ses yok! Az bekledim. Yok! Salak! Usulca kapattım kapıyı. Şimşek gibi koşup çantayı açtım. Çabuk çabuk sayfaları karıştırırken, suratım azıcık ısındı. Defterin birinde, çirkin bir el yazısıyla;

             Bana gülünce anladım,
             En saf halini aşkın.
             Yalnızca benim rüyamsın sen,
             Zaman dursun birtanem.
             Alacak canımı sen olmazsan kader.
                              BF  yazıyordu.

       Ohaa! Oğlan ablama şiir yazmış. Hızlı bir şekilde her şeyi yerine koydum. Keyifle kapıya yürürken çorabım ıslandı. Ayağıma bakıp ''Oha nene! Çiş mi yaptın?!'' dedim gülerek. Cevap vermedi. Bardak devrilmiş, yan yatıyor sehpada. Bir yudum içtiyse de kalanı yerde.  ''Nene...'' dedim. Cevap vermedi. Zaten tavana bakıyordu. Korktum. ''Anneeeeeee'' diye bağırdım.
      İkindi ezanı okunuyordu. Kapılar açılıp kapanmaktan evi soğutmuştu. Babam eve erken döndü o gün. Anneme ''Çok ağlıyorsun!'' diye kızdı. Sonra da hemen evden çıktı. Ablam sobanın yanına çökmüş, elinde telefon, ağlaya ağlaya bir şeyler yazıyordu. Ben de ağladım biraz ama ablam kadar değil. Gözümü kapatıp nenemi düşünmeye çalıştım, olmadı. Gözümün önüne, hep o çirkin yazıyla BF geliyordu...


(bir bardak su benim benim ilk göz ağrım. öyle heyecanlanmıştım ki yazarken gün doğarken fark ettim 6 saat geçtiğini. sonrası migren atağı tabi. o da ilk ((son olsun inşallah)) :) şiirdeki akrostişi fark ettiniz mi?


                
            

Yorumlar

  1. 🤔 Hey gidi eski günler hey...

    YanıtlaSil
  2. Öykünün akıcılığı...Kısa yazıda dahi karakterlerin oturtulması... Geçişlerin iyi yapılması... İç'inize sağlık ✨

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Iç'inize emanet 😊 teşekkür ediyorum 🖤

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MALİK

   Nefessiz kalmış kuru otlar kırılgan gövdelerini kıpırdatmaktan acizdiler. Bir arı kuşu havalansa göğün dingin maviliğine; ya da bir tarla faresi geçtiği çalılığı hışırdatsa. Tiz sessizlik. Boşluk. Arada kulağımı yoklayıp giden, amaçsız bir sineğin vızıltısı.   Çamur kırmızısı toprakta birkaç küçük karıncanın sağa sola koşturup durmalarını izliyordum. Hayali bir labirentte, delirmiş gibi çıkışı arayan halleri bir an çok perişan göründü gözüme. Oysa hemen şuracıkta, iki karış ötelerinde dalından düşmüş olgun bir dut tanesi vardı. Dayanamadım, sapından tutup önlerine bıraktım. Ancak fark edip başına üşüştüler.   O sırada hafif bir esinti terli yüzüme değip geçti. İyiliğimin küçük bir mükafatı mıydı bu?      Uzaktan gelen bir traktör homurtusuyla başımı yukarı doğru kaldırdım. Malik’ti. Alelacele başımdaki sarı, boncuklu örtüyü arkaya ittim. Kurumuş dudaklarımı dilimle iyice nemlendirdim.   Girmedi tarlaya uzaktan ‘’Yıldız’’ diye bağırdı...
  Zamanın birinde, saman sarısına kaçmış takvim yaprağının herhangi bir gününde... Ellerim, kollarım bacaklarım yokmuş da bir tek atamayan kalbim varmış... Hemen koşa koşa aynaya... Senden önce ben nasıl mışim ki? Seninleyken? Senden sonra nasıl olacağım? Bilmek istemiyorum. Öyle hoş öyle hoşsun ki, kıtaları aşıp gelmişsin. Denizler, denizler kokuyorsun..