Ana içeriğe atla

KALPLİSİ

                                                                             

    Yok yahu, Gizem yapmaz; bana sormadan beni atmaz(!) En azından elyaflarımdan doğacak çocuklarına  oyuncak falan yapar. Ha Gizem…? Şu an karşımda şu buruk tereddüdü yaşadığına inanamıyorum…

     Ah! Birlikte yatağımızda hasbihal ederek geçirdiğimiz o günler geliyor gözümün önüne. Koskoca on üç yıl, dile kolay! Okuldan yorgun argın gelince çantanı bir köşeye fırlatır, duşa girmeden üniformalarınla yatağa girer, bir saat kadar uyurdun.  Kirli saçlarını hiç dert etmez, beni yıka diye yalandan pis kokular yaymazdım. Çoğu zaman pembe çiçekli elbisemin üzerindeki kurumuş, beyaz lekelere anlam veremez, sanki benim marifetimmiş gibi dik dik bakardın yüzüme, deli kız..!

     Hatırlıyor musun onuncu sınıftayken kankin Hülya, sınıftan üç-beş gereksizi de alıp, senden habersiz gitmişti sinemaya. Sabahına nispet yapar gibi arka sırada toplaşıp, ne çene çalmış ne gülüşmüşlerdi.  Üstüne ablanla geçen haftadan beri süregelen kayıp küpe kavgası da eklenince kendini kahırla yatağa atmış, köşelerimden tutup başın göğsümde nasıl ağlamıştın dakikalarca. 

    Hiç olmazsa hazırlasaydın beni! Böyle böyle deseydin! Ağzından çıkan iki söze kaniydim. Ama yok. Hep O’nun yüzünden değil! Savaş mıydı neydi adı batsın. Seni yoldan çıkaran da O...

   O gece eve ilk kez sarhoş geldiğinde anlamalıydım. Yalpalayarak geldin düştün yatağa. Başını bana denk getiremeyecek kadar perişandı vaziyetin. Kırmızı rujun sağa doğru kavis yapıp dudağından taşmıştı. Güçlükle kalkan zayıf ellerin dudaklarında gezindi. Neyin hatırasını tazelemiş olabilirdin ki?!  Tüm o çirkin cevapları zihnimden uzaklaştırmaya çalıştım. Ardından kulağının oralarda kime ait olduğunu bilemediğim odunsu alt notalar duyumsadım. Olan biteni anlamam için bir tek bu koku eksikmiş te artık tam olmuştu sanki. Ah dilim olsaydı da anneciğine bir haber uçursaydım. Serpil hanııım, Serpil hanımm! Başkasında yatamaz, boynu tutulur diye valizine sıkıştırdığın emektar yastığın yerini piç kurusu bir kalpli yastık alıyor, haberin yok!

    Mavi çöp poşeti mi o...?


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İLK ÖYKÜ

                                                                                       BİR BARDAK SU                 Aynanın karşısına geçip göğüslerime dokundum. Minicik! Dün Hülya sınıfta göğüs dedim diye güldü bana. Geri zekalı! Meme demeliymişim. Ne kadar ayıp. Ablamın göğüsleri kocaman, utanmıyor hiç. Sütyeni de belli. Babam ''Beyaz giymeyeceksin Beyza kulaklarını kopartırım'' dedi. Bence okulda süveterini çıkarıyor. Ben liseye başlayınca aynısını yapmam asla. Ne gerek var ki?            Nenemin odasını geçip salona girdim. Annem dudaklarını sımsıkı kapatmış, birinin bebeğine yelek örüyor yine. Ablam sobanın en sevdiğim köşesine ge...

MALİK

   Nefessiz kalmış kuru otlar kırılgan gövdelerini kıpırdatmaktan acizdiler. Bir arı kuşu havalansa göğün dingin maviliğine; ya da bir tarla faresi geçtiği çalılığı hışırdatsa. Tiz sessizlik. Boşluk. Arada kulağımı yoklayıp giden, amaçsız bir sineğin vızıltısı.   Çamur kırmızısı toprakta birkaç küçük karıncanın sağa sola koşturup durmalarını izliyordum. Hayali bir labirentte, delirmiş gibi çıkışı arayan halleri bir an çok perişan göründü gözüme. Oysa hemen şuracıkta, iki karış ötelerinde dalından düşmüş olgun bir dut tanesi vardı. Dayanamadım, sapından tutup önlerine bıraktım. Ancak fark edip başına üşüştüler.   O sırada hafif bir esinti terli yüzüme değip geçti. İyiliğimin küçük bir mükafatı mıydı bu?      Uzaktan gelen bir traktör homurtusuyla başımı yukarı doğru kaldırdım. Malik’ti. Alelacele başımdaki sarı, boncuklu örtüyü arkaya ittim. Kurumuş dudaklarımı dilimle iyice nemlendirdim.   Girmedi tarlaya uzaktan ‘’Yıldız’’ diye bağırdı...
  Zamanın birinde, saman sarısına kaçmış takvim yaprağının herhangi bir gününde... Ellerim, kollarım bacaklarım yokmuş da bir tek atamayan kalbim varmış... Hemen koşa koşa aynaya... Senden önce ben nasıl mışim ki? Seninleyken? Senden sonra nasıl olacağım? Bilmek istemiyorum. Öyle hoş öyle hoşsun ki, kıtaları aşıp gelmişsin. Denizler, denizler kokuyorsun..